Wednesday, 25 March 2020

Basketbolun dünü bugünü…üç devrin hikayesi…
Küçüktüm ufacıktım top oynadım acıktım…yaşlarında girdim basketbol alemine… Giriş o giriş…Basketbol tarihimizin iki sıçrayışını (jump shot)yaşadım, üçüncüsünün de içindeyim şükür.. Akrabamız genç Dr. Üner Erimer Moda da ki bahçesinin arka bahçesine kurduğu potaya bıkmadan usanmadan jump shot atarken başımı okşasa dünyalar benim olurdu. Israrla rahmetli annemin elinden çekiştirir, kar kıyamet dinlemeden, salonun dondurucu soğuğuna aldırmadan soluğu Harbiye Spor ve Sergi Salonunda alırdık. Sabahın köründen yıldız genç maçlarından başlayarak akşamı eder Üner ağabey kaptanlığında yenilmez armada Galatasaray’ın maça çıkmasını bekler, doya doya rol modelimi seyrederdim. Salonda salondu hani.. Anıt Kabir mimarı Emin Onat’ın tasarımı salon İstanbul’un ikon yapılarındandı. Geçmeli parke zemin ve portatif tribünler söküldüğünde sergi ve toplantı etkinliklerinde kullanılırdı salon. Sosyetenin resital seyreder gibi geldiği “elitin oyununun yuvası” Galatasaray Fenerbahçe ezeli rekabetinin başını çektiği, araya Beşiktaş Modaspor gibi takımların sıkıştığı butik bir çekişmeye sahne olurdu. Bu arada basketbolun bir diğer gerçeği de; mektepli alaylı dengesiydi. Galatasaray monşerlerine benzemese de basketbolda; okumayanı döverlerlerdi! Hemen herkesin Üniversite öğrencisi olması dengesi oyuna da büyük bir kalite katardı. Basketbol malum Kanadalı beden eğitimi hocası Naismith tarafından 1891’de icadından! Birkaç yıl sonra bizde Robert Kolej’de oynanmaya başlanmış ve her zaman Batıya en yakın takım sporumuz olmuştur. Günümüz jargonuyla “entel dantel sporu”nun geniş kitlelerce kabulü yıllar almıştır.

sosyete sporunun kitlesel basketbola devinimi
Ünlü Boston Celtics koç Red Auerbach’ın galip geleceğini hissettiğinde purosunu yaktığı, henüz salonlarda sigara içilebilir 60’lı yıllarda salona gelenler dumanlı havada kendilerini gece kulübünde gibi hissederlerdi.Basketbol bu kapalı devre döngüsünü, ilgilisine oynanan basketbol formatını değiştiren rahmetli Şakir beyin yaratımı Eczacıbaşı takımı oldu. Eczacıbaşı müessese takımı olmasına rağmen bir takımdan daha fazla cereyan yarattı, kalıpları kırdı devrimi tetikledi. Buradan yetişen, yolu oradan ve rahmetli Aydan Siyavuş’un rahleyi tedrisinden geçen Efe Aydan, Melih Erçin, Necati Güler, Erman Kunter vb. genç yıldız adayları yanlarına Mehmet Dövüşken gibi dev oyuncuları da katarak “ilk rüya takımı” oluşturdular. Benim de yardımcı antrenörlüğünü yaptığım bu ekip 1981’de basketbolun icadından sonra yüzyıl sonra Balkan Şampiyonu olarak oyunu geniş halk kitleleriyle buluşturdu. Televizyonları başına kitlenenler “Milli Sporları Basketbola” kavuştular.





Rüya takım ivmesi mayalandı…
Rüya takımın altın madalyayla parlattığı basketbola tek televizyon kanalı TRT’de “Beyaz Gölge” dizisinin yanı sara ilk kez benim hazırlayıp, seslendirip sunduğum NBA maçları da eklenince ülkenin vazgeçilmezi oldu basketbol. Şakir bey gibi, gelişmekte, yaygınlaşmakta olan basketbola  bir büyük katkıda, gençliğimde oyuncusu olduğum Kadıköyspor’u, satın alarak Efes Pilsen’i yaratan Tuncay Özilhan’dan geldi. Adeta basketbolcu fabrikası kurdu Tuncay bey. Mirsat, Hidayet vb. çocuk kabiliyetleri devşirerek milli takıma kazandırması yanı sıra Naomoski’de vücut bulan kaliteli yabancı oyuncularla takımı Avrupa çapına yükselti. Çıta yükseldikçe salonlar doldu taştı. Bir başka müessese takımı Ülkerspor’da kervana katılarak dozunda yabancı takviyeli Türk kulüp takımlarının Avrupa liglerine açılımı sağlandı. Yeni milenyuma girildiğinde 12 dev adam sıçraması için bütün asgari koşullar kulüpler tarafından hazırlanmıştı. Hep oralardayım diyorum ya…Bende lig maçlarının TRT yayınlanmasını sağlayıp bizzat da yorumculuk yaparak basketbol köpürtmesine katkıda bulundum. Hu ha dev adam…12 dev adam nidalarıyla  2001 Avrupa 2.liğiyle “ikinci madalya devrimi” yaşandı ve basketbolumuz sınıf atladı.

Kulüp takımlarının bayrağı devralmasıyla yüzümüz gülüyor
Daha sonra olanlar oldu…Görkemli milli başarıyla yelkenleri dolduramadık.2000’de Euroleague’in kuruluşuyla başlayan Avrupa Kulüpler Birliği_FİBA çekişmesinde yanlış taraf seçimi yaparak bindiğimiz dalları budadık ve ne Musa’ya ne de İsa’ya yaranamadık. Liglerimizi ikinci sınıf yabancı oyuncularla doldurarak yerli oyuncularımızı parke dışı bıraktık. Milli takımların oyuncu kaynağı tükendi. En baba milli oyuncu mesela Melih’in Fenerbahçe’de alabildiği süre 8dk.yı bulmuyor. FİBA kasten maçları yıl içine serpiştirdiğinde NBA’ciler ve Euroleague oyuncuları milli maçlara gelemiyorlar. 2019 Dünya Şampiyonasına zor bela ucundan katılabildik. Milli Basketbol böyle gri tablolar çizer, ufkumuz kararırken “neyse ki Fenerbahçe var” Ülker Fenerbahçe seçimiyle bir adım öne geçirdi üç büyüklerin en büyüğünü, onlarda Aziz Yıldırım’ın “Obradovic akıllı seçimiyle” takımı dünya markası yaptılar. Artık Fenerbahçe Türk basketbolu vitrininde milli takımın yerini aldı. Parkenin milli amiral gemisi basketbolumuzun üçüncü başarı devrini başlatan Fenerbahçe.

No comments:

Post a Comment